BASINDAN YAZILAR
Veysi SEVİĞ - Ürün etiketlerinin döviz üzerinden düzenlenmesi - MuhasebeTR

Veysi SEVİĞ - Ürün etiketlerinin döviz üzerinden düzenlenmesi

SORULAR-SORUNLAR VE YANITLARI 

 

ÜRÜN ETİKETLERİNİN DÖVİZ ÜZERİNDEN DÜZENLENMESİ

SORU: Son zamanlarda bazı ürünlerin üzerine konan fiyat etiketlerinde YTL yerine yabancı para birimlerine göre fiyat konduğu görülmektedir. Özellikle elektronik eşyada yaşanan bu olay gün içinde tüketiciye farklı fiyat uygulanmasına da neden olmaktadır.

Örneğin bir bilgisayar üzerine konan fiyat örneğin 1.099 USD+KDV şeklinde olduğunda, bu fiyat gün içerisinde değişen kura göre farklı farklı olmaktadır.

Böyle bir durumda satılan malın fiyatını ve vergili maliyetini hesaplamak çok zor olmaktadır. Ayrıca aynı gün aynı yerden alınan ürünler için de farklı farklı kurların uygulandığı görülmektedir. Bu konuyu düzenleyen herhangi bir mevzuat yok mudur?

YANIT: Katma Değer Vergisi Yasası’nın 57. maddesi gereği olarak “Perakende satışı yapılan mallara ait etiketlerde, Katma Değer Vergisi'nin satış fiyatına dahil olup olmadığı açıkça belirtilir. Vergi satış fiyatından hariç ise bunun miktarı ayrıca gösterilir.

Katma Değer Vergisi 22 Seri Numaralı Genel Tebliği ile yapılan yönlendirme doğrultusunda;

* Etiket ve listelerde satış fiyatlarının YTL olarak gösterilmesi,

* Söz konusu etiket ve listelerde yer alacak fiyatın, malın tüm vergileri dahil satış fiyatının da yer alması gerekmektedir.

Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasa’nın 25. maddesi uyarınca bu zorunluluğa uymayanlara 2007 yılında 168 YTL para cezası uygulanmaktadır.

Diğer yandan;

* Ticari reklam ve ilanların yasalara, Reklam Kurulu'nca belirlenen ilkelere, genel ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına uygun, dürüst ve doğru olmaları gerekmektedir.

* Tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, reklam ve ilanlar yapılamaz.

Tüketiciyi aldatıcı ve yanıltıcı reklam ve ilanlar yapılması durumunda Reklam Kurulu’nun üç aya kadar tedbiren durdurma ve/veya durdurma ve/veya düzeltme ve/veya 2007 yılı için 5919 YTL para cezası uygulaması söz konusu olabilmektedir. Bu bağlamda Reklam Kurulu, söz konusu tutumun devam etmesi halinde bu cezaları birlikte veya ayrı ayrı uygulayabilmektedir. 

Eğer söz konusu aykırılık hali, ülke çapında yayın yapan yazılı, sözlü, görsel ve sair araçlar ile gerçekleştirilmiş ise bu takdirde para cezası on katı olarak 2007 yılı için 59.192 YTL tutarında uygulanmaktadır.

Söz konusu fiil bir yılda birden fazla işlenirse, bu takdirde ceza iki misli olarak uygulanacaktır. (V. Seviğ)

 

MÜŞTERİYE ÖDENEN TAZMİNAT

SORU: İşyerimizde sergilemiş bulunduğumuz ürünleri görmek üzere gelen bir müşterimiz, yerde kırık olan karoya takılarak düştüğü için kendisinin tedavisini üstlenmek zorunda kaldık. Müşterimizle olan ilişkimizin böyle bir aşamaya gelmesi mahkeme kararı sonucunda oldu.

Ödemiş bulunduğumuz tedavi giderlerini kayıtlarımıza intikal ettirebilir miyiz?

YANIT: Gelir Vergisi Yasası’nın 40/3. maddesi uyarınca “İşle ilgili olmak şartıyla mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar” safi kazancın tespitinde gider olarak indirim konusu yapılabilmektedir.

Kurumlar Vergisi Yasası’nın 11. maddesinin 1/g bendinde ise “Sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere, kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğacak maddi ve manevi zarar tazminat giderleri”nin kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınması konusu ayrıca hükme bağlanmış bulunmaktadır.

Gelir Vergisi Yasası’nın 41/6. maddesinde de “...teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatlar"ın gider olarak kabul edilmemesi öngörülmüştür.

İşyerinizde sergilenen ürünleri görmek üzere gelen bir kişinin yerdeki karolarda mevcut bulunan kırık nedeniyle düşerek yaralanmış olması ve bunun sonucunda yargı kararı ile söz konusu kişinin tedavi giderlerini üstlenmek zorunda kalmanız sonucu yapmış olduğunuz ödemeleri giderleştirmeniz mümkün değildir. Bu nedenle yapmış olduğunuz ödemeleri kanunen kabul edilmeyen gider olarak değerlendirmek suretiyle kayıtlarınıza alabilirsiniz. (V. Seviğ)

 

YÖNETİM KURULU ÜYESİNİN İLANEN TEBLİĞLE SORUMLU TUTULMASI

SORU: Ben 2003 yılı şubat ayında limited şirketten dönüşen bir AŞ'nin yüzde 3 (15.000 YTL) kurucu ortağı oldum. Ben aynı zamanda yönetim kurulu üyesi oldum. Ancak şirketi temsil için yetki almadım ve şirket ile ilgili hiçbir belgeye imza atmadım. Kuruluş anında şirketi temsil için ben ve diğer üye, yönetim kurulu başkanına 1 yıl süre için yetki verdik. Şirket ile ilgilenmedim. 3 ay sonra Haziran 2003'te yönetim kurulundan noter aracılığı ile istifa ettim. Yine aynı gün noterde yüzde 3'lük hissemi yönetim kurulu başkanının eşine devrettim. Daha sonra öğrendim ki bu istifa ve hisse satışı Ticaret Sicili gazetesinde ilan olunmamış. Sonradan ilan ettirmek istediğimizde “zaman geçmiş” diyerek tescil yapmadılar. Şirketin çalışmadığı, kapandığı, 2003 tarihinden bu tarafa vergi ve SSK borçlarının olduğu ortaya çıktı. 19 Nisan 2007 tarihli mahalli bir gazetede vergi dairesinin bir ilanında şirket borcundan dolayı benim de ismim ilan oldu. Adıma 36.000 YTL borç olduğu ilan edilmişti. Sizden ricam ben ne yapmalıyım? Bu borçtan dolayı bir sorumluluğum var mı? Nereye başvurmam gerekir? Yardımcı olursanız çok sevinirim. Şimdiden ilginize teşekkür ederim. (R. ÖZDEMİR)

YANIT: Şirket yönetiminden istifa eden ve bu istifası çeşitli sebeplerle tescil edilmeyen, yani sizin durumunuzda olan pek çok kişi var. Vergi idaresi, tescil ve ilanın üçüncü şahıslara duyuru anlamını taşıması dolayısıyla tescil edilmeyen hususlara itibar etmemekte ve yapılmış tescillere göre yönetim kurulu üyesi olarak gözüken kişileri sorumlu tutmaktadır. Ancak açılan davalarda yargı, yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldığını resmi kayıtlarla (örneğin noter kayıtları ile) kanıtlayan ve şirket yönetimine artık dahli olmayan kişilerin, ayrılma tarihinden sonrası için sorumlu tutulamayacaklarını kabul etmektedir. Dolayısıyla aleyhinize yapılan ve ilanen tebliğ olunan işleme karşı dava açarak sorumluluktan kurtulabilirsiniz.

Belli ki idare size bilinen bütün adreslerinizden ulaşamamış. Yoksa ilanen tebligat yapılamaz ve usule aykırı olur. Sizinle ilgili olarak yapılan ilanen tebligatla neyin tebliğ edildiğini yazmamışsınız. Vergi Usul Kanunu'nun 105 ve 106. maddelerine göre (ki bu madde 6183 sayılı kanunun 8. maddesine göre kamu icra belgelerinin -örneğin ödeme emrinin- ilanen tebliğinde de geçerlidir), ilan tarihinden itibaren bir ay içinde müracaat edenlere veya adresini bildirenlere gerekli tebligat yapılır, bu süre içerisinde adres bildirmeyen veya müracaat etmeyenlere ise bir ayın sonunda tebliğ yapılmış sayılır. Dolayısıyla bu hükme göre ilanın yapıldığı 19 Nisan’dan bir ay sonra, yani 19 Mayıs’tan itibaren, eğer size tebliğ edilen vergi ceza ihbarnamesi ise 30 gün, ödeme emri ise 7 gün içinde dava açmanız gerekmektedir.

Benim önerim, bu süre zarfında idareye başvurmak ve adresinizi bildirmek yerine, süresi geldiğinde, avukatınız aracılığı ile ve onun büro adresini tebligat adresi olarak göstererek dava açmanızdır. Bu davada ayrıca, idarenin size ulaşamama nedenlerini ve ilanen tebliğ şartlarının oluşup oluşmadığını da tartışma konusu yapabilirsiniz. (B. Doğrusöz)

 

DOĞAN KÂR İÇİN GİDER GÖSTERİLEBİLECEK KALEMLER:

SORU: Yeni kurulmuş olan yüzde 50'si yabancı ortağa ait işletmemizin (yabancı ortağımız gerçek kişidir ve yurtdışında kendine ait üretimi mevcuttur.) yapmış olduğu ithalata yönelik olarak, toptancılara satış şeklinde bir çalışmamız mevcuttur. Sizden öğrenmek istediğim konu, bu satışlardan doğacak bir kârın tespitinde ana gider gösterebileceğimiz kalemler neler olabilir. Özellikle toptan satış yapmamızdan dolayı, kısa vadede gösterilebilecek giderler hangileridir. Teşekkür eder, iyi çalışmalar dilerim. (E. KATIRCIOGLU)

YANIT: Bu sorunuzun yanıtı, belki kalın bir kitap hacmindedir.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesi ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8, 9 ve 10. maddelerinde nelerin gider olarak gösterilebileceği sayılmıştır. Bununla birlikte Gelir Vergisi Kanunu’nun 41. maddesi ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 11, 12 ve 13. maddelerinde ise nelerin gider yazılamayacağı ve kurum kazancından indirilemeyeceği belirtilmiştir.

Ticari işletmeyle ilgili olarak her türlü genel yönetim, pazarlama, finansman giderlerinin genel çerçevede gider yazılması esastır. İşletme ile ilgisi bulunmayan, şahsi ve özel nitelikteki harcamaların da gider kabul edilemeyeceği açıktır.

Bu konuda en geniş bilgiyi, Recep Bıyık ve Aydın Kıratlı tarafından kaleme alınmış ve Yaklaşım Yayınları arasından çıkmış bulunan “Giderler ve İndirimler” adlı kitapta bulabilirsiniz. (B Doğrusoz)

 

YARGI KARARLARINDA

TİCARİ KAZANÇ 

Danıştay 3. Dairesi E: 2004/760 K: 2005/482 T: 24.2.2005

Turistik bir bölgede mülkiyeti kendisine ait olan ve pansiyon işletmeciliğine uygun olarak bitişik nizam şeklinde inşa ettiği mobilyalı 12 dairesinden 10’unu günlük, aylık ve sezonluk olarak ilçe jandarma komutanlığından geçici işletme ruhsatı almak suretiyle kiraya veren kişinin elde ettiği gelir, pansiyon işletmeciliği ve dolayısıyla ticari organizasyon sonucu elde edilmiş bir gelir olup, ticari kazanç olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.

Danıştay 9. Dairesi E: 2002/917 K: 2004/4916 T: 13.10.2004

Gayrimenkul alım, satım ve inşasından elde edilen kazancın ticari kazanç olarak vergilendirilmesi için maddi ve şekli anlamda bir organizasyonun varlığı gerekir. Böyle bir organizasyonun belirgin olmadığı durumlarda satış işleminin ticari kazanç olduğuna ilişkin en nesnel ölçüt, kazanç doğuran işlemin çokluğu ve devamlılık unsurudur. Bu sebeple; 1988 yılında taksim yoluyla edindiği altı adet arsa ve bir binayı 1999 yılında satan ve aynı yılda birden fazla yaptığı satışların kazanç sağlama amacıyla olmadığını kanıtlayamayan yükümlünün elde ettiği gelir, ticari kazanç olarak vergilendirilmelidir.

Danıştay 4. Dairesi E: 2003/1931 K: 2004/922 T: 27.4.2004

GVK’nın 37. maddesinde, gayrimenkullerin alım satım ve inşa işleriyle devamlı olarak uğraşanların bu işten elde ettikleri kazanç ticari kazanç olarak belirtilmiş olup, bu hükme göre ticari kazançtan bahsedebilmek için belirli bir organizasyon ve emek sermaye ilişkisi çerçevesinde ve devamlı olarak gayrimenkul alım satımı yapılması gerektiğinden; 1991 ve 1992 yıllarında alınan gayrimenkullerin 1997 ve sonrasında satılması durumunda bir organizasyon veya devamlılıktan söz edilemeyecek olması sebebiyle burada elde edilen bir ticari kazançtan bahsedilemez.

Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E: 2003/233 K: 2003/414 T: 14.11.2003

Asıl işi hırdavat ticareti olan, bunun yanında bir yıl içinde birden çok kişiye birden çok gayrimenkul satan kişinin, bu alım satımlar dolayısıyla elde ettiği kazanç, bir yıl içinde birden çok satımın devamlılık unsurunu gösteriyor olması ve bu işlemlerin kazanç sağlama gayesiyle yapılmadığının kanıtlanamaması sebebiyle ticari kazanç olarak vergilendirilmelidir.

Danıştay 3. Dairesi E: 2001/4681 K: 2003/933 T: 25.2.2003

Gelir Vergisi Kanunu uygulamasında, bir kazancın ticari kazanç sayılabilmesi için aranan temel koşullardan biri kazanç sağlamak, diğeri faaliyetin devamlılık arz etmesi olduğundan; mülkiyeti kendisine ait arazide çiftçilik yapan ve kendi imkânlarıyla yaptığı ark vasıtasıyla getirdiği suyu, yaptığı sözleşmelerle belirli bir ürün payı karşılığında başka çiftçilere kullandırdığı sabit olan davacının kazanç sağladığı bu faaliyetinin, devamlılık taşıdığının tartışmasız olması sebebiyle ticari faaliyet kapsamında değerlendirilmesi gerekir.

Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E: 2002/219 K: 2003/4 T: 31.1.2003

Aynı yılda iki ayrı şahsa senet karşılığı borç para veren ve sözü edilen belgeleri faiz miktarını içerecek şekilde düzenlediği sabit olan yükümlünün elde ettiği kazanç, Danıştay'ın yerleşik içtihatları ile de kabul edildiği gibi aralarında yakın akrabalık bağı veya iş ilişkisi olmayanlara günün ekonomik koşullarında karşılıksız borç para verilmesi düşünülemeyeceğinden ve bir kişiye bir yılda birden çok veya aynı kişiye birden çok yılda borç para verilmesinin ikrazatçılık olarak kabul edileceğinden, borç para verme işlemlerinde faizin peşin alındığı, alacağın senet veya ipotek tesisi suretiyle güvenceye bağlanmasının da faiz alındığına delil teşkil edecek olmasından ötürü, ticari kazanç olarak kabul edilmelidir.

Danıştay 9. Dairesi E: 1999/4297 K: 2000/2400 T: 5.7.2000

GVK’nın 37/6. maddesinde “satın alınan veya trampa suretiyle iktisap olunan” arazinin iktisap tarihinden itibaren 5 yıl içinde parsellenerek bu müddet içinde veya daha sonraki yıllarda kısmen veya tamamen satılmasından elde edilen kazanç ticari kazanç sayılmışsa da uzun yıllardır zilyetliğinde bulunan arazisini parselleyerek muhtelif kişilere satan bir yükümlünün, olayda kanunun ilgili maddesinde aradığı anlamda satın alma veya trampa yoluyla iktisap edilen bir taşınmaz söz konusu olmadığından ticari kazanç elde ettiği kabul edilemez.

 

ÖZELGELERDE

SEVK İRSALİYESİ

1. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 12.12.2006 tarih ve 10211 sayılı özelgesi:

“Vergi Usul Kanunu'na göre malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının taşınan veya taşıttırılan mal için sevk irsaliyesi düzenlemesi ve bu irsaliyeyi araçta bulundurması zorunludur. Ayrıca, malın bir mükellefin birden çok işyeri veya şubesi arasında taşınması veya satılmak üzere komisyoncu veya diğer aracıya gönderilmesi hallerinde de gönderen tarafından sevk irsaliyesi düzenlenmesi gerekir. 5084 sayılı kanunla Serbest Bölgeler Kanunu'nda yapılan değişiklikle serbest bölgede faaliyet gösteren mükelleflerin de Vergi Usul Kanunu hükümleri çerçevesinde defter tutması, belge ve kayıt düzenine uyması gerektiği kabul edilmiştir. Bu konudaki düzenlemeler uyarınca, serbest bölgede faaliyette bulunan mükelleflerin de şubeden ana merkeze mal hareketlerini sevk irsaliyesi ile belgelendirmeleri gerekir.”

2. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 24.8.2006 tarih ve 3597 sayılı özelgesi:

“Sabit bir işyeri ya da deposu olmaksızın, bir firma ile imzalamış olduğu satış sözleşmesi gereğince, söz konusu firmadan satın aldığı ürünleri, sözleşmedeki koşullar çerçevesinde kendi nam ve hesabına, şirket tarafından tavsiye edilen bölgelerde faaliyette bulunmak suretiyle pazarlama, dağıtım ve satış faaliyetinde bulunan ve bu faaliyetinde söz konusu firmadan sadece satışa konu malların sevkıyatında kullanılmak üzere kiralamış olduğu aracı kullanan gezici satıcının, malların nakli sırasında tüm mallar için düzenlenmiş olan ve ‘muhtelif müşteriler’ ibaresini taşıyan sevk irsaliyesini araçta bulundurması gerekir.”

3. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 21.7.2006 tarih ve 3201 sayılı özelgesi:

“Halden satın alınan malların satın alanın kendi aracı ile deposuna taşınması halinde, taşınan mallar için sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve taşıtta bulundurulması zorunludur. Ayrıca, depodaki malların pazar yerine götürülmesi esnasında da tüm mallar için ‘muhtelif müşteri’ ibareli sevk irsaliyesi düzenlenmesi, satılamayan malların depoya geri getirilmesi sırasında sevk irsaliyesi üzerine satılamayan malların işaretlenmesi gerekir. Araçtaki satılamayan mallara yeni mallar ilave edilerek yeniden pazar yerine mal taşınması halinde ise yeni bir sevk irsaliyesinin düzenlenmesi gerekir.”

4. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 12.5.2006 tarih ve 3605 sayılı özelgesi:

“Satılan emtiaya ait faturaların merkezde bilgisayarda düzenleniyor olması şartıyla satışı yapılan malların teslimi anında fatura düzenlenmesi yerine, her bir alıcı adına malın teslimi anında yeniden bir sevk irsaliyesi düzenlenmesi, bu irsaliye üzerine açıklama mahiyetinde ‘muhtelif müşteriler’ ibaresi yazılarak toplu olarak ilk düzenlenen sevk irsaliyesinin tarih, seri ve sıra numarasının yazılması şeklinde belge düzeni temin edildikten sonra teslim edilen mallara ilişkin faturanın merkezde bilgisayar aracılığıyla en geç yedi gün içinde düzenlenmesi gerekir.”

 

FİYAT ETİKETLERİNDE YTL ŞARTI

* Perakende satışı yapılan mallara ait etiketlerde, KDV'nin fiyata dahil olup olmadığı belirtilir.

* Vergi satış fiyatından hariç ise bunun miktarı ayrıca gösterilir.

* Etiket ve listelerde satış fiyatlarının YTL olarak yer alması gerekir.

* Yer alacak fiyatın, malın tüm vergileri dahil satış fiyatının da bulunması şarttır.

* Bu zorunluluğa uymayanlara 2007 yılında 168 YTL para cezası uygulanıyor.

* Ticari reklam ve ilanların yasalara, Reklam Kurulunca belirlenen ilkelere, genel ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına uygun, dürüst ve doğru olmaları gerekmektedir.

* Tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, reklam ve ilanlar yapılamaz.

* Tüketiciyi aldatıcı ve yanıltıcı reklam ve ilanlar yapılırsa Reklam Kurulu durdurma veya düzeltme isteyebilir.

* Ayrıca yanıltıcı reklam ve ilan yapanlara 2007 yılı için 5.919 YTL para cezası uygulanabilir.

* Bu durum bir yılda birden fazla işlenirse, bu takdirde ceza iki misli olarak uygulanır.

(Kaynak: Referans Gazetesi | 09.05.2007)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM