BASINDAN YAZILAR
Veysi SEVİĞ, Bumin DOĞRUSÖZ - Satışı 168 bin YTL’yi aşan 2008de birinci sını - MuhasebeTR

Veysi SEVİĞ, Bumin DOĞRUSÖZ - Satışı 168 bin YTL’yi aşan 2008de birinci sını

SORU: Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılan değişiklikle gayrimenkul satışlarında elde tutma süresi dört yıldan 5 yıla çıkartıldı. Benim 2003 yılının ocak ayında satın almış bulunduğum evim 23.02.2007 tarihinde satıldı. Bu satış dolayısıyla elde ettiğim kazanç, vergiye tabi olacak mı? Benim satmış bulunduğum evimin satış tarihi ile alış tarihi arasındaki süre her hal ve takdirde 5 yıldan az. Bu durum benim için vergiye tabi bir gelirin varlığı nedeniyle beyanname vermemi gerektirir mi? Beyanname vermem gerekli ise ne vakit beyanname vermek zorundayım?

YANIT: Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 5615 sayılı yasanın 5. maddesi ile Gelir Vergisi Yasası’nın mükerrer 80. maddesinde yapılan değişiklik uyarınca gayrimenkullerin iktisap edildikleri tarihten itibaren 5 yıl içerisinde elden çıkartılmasından sağlanan kazançlar “değer artış kazancı” sayılmıştır. Gelir Vergisi Yasası’nda yapılan bu değişiklik 04.4.2007 tarihinden itibaren geçerli bulunmaktadır.

Diğer yandan aynı yasa ile Gelir Vergisi Yasası’na eklenen geçici 71. madde hükmü gereği olarak 01.01.2007 tarihinden önce iktisap edilmiş olan mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesinde 4 yıllık süre esas alınmaktadır.

 

Önkoşul 4 yıllık süre

Gelir Vergisi Yasası’nın geçici 71. maddesinde hükme bağlandığı üzere 01.01.2007 tarihinden önce edinilen gayrimenkuller ile hak satışlarından elde edilen kazancın hesaplanmasında var olan önkoşul söz konusu satışın 4 yıllık süre içinde yapılmış olmasıdır.

Sizin bildirmiş bulunduğunuz alım ve satım tarihleri ay olarak 4 yıllık sürenin geçtiğini göstermektedir. Bu nedenle söz konusu alım-satımınızdan doğan kazancın beyan edilmemesi gerekmektedir. (V. Seviğ)

SORU: Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesi uyarınca birinci sınıf tüccar olabilmek için belli iş hacmine sahip olmak gerekmektedir. Buna göre;

satın aldıkları malları olduğu gibi veya işlendikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı 100.000 YTL’yi veya satışlarının tutarı 140.000 YTL’yi aşanlar birinci sınıf tacir olmaktadırlar. Burada tereddüt ettiğimiz iki konu vardır:

1- Bu rakamlar 2007 yılı için mi geçerlidir? Eğer bizim 2007 yılında alışlarımız ve satışlarımız bu miktarı geçerse önümüzdeki yıl bilanço esasına göre defter mi tutacağız?

2- Yoksa biz bu yıl hangi ayda geçerse geçsin bu alışlarımız veya satışlarımız kanundaki miktarları geçtiği için defter tutma şeklini de değiştirecek miyiz?

YANIT: Vergi Usul Yasası’nın 177. maddesinde yer alan ticari faaliyetlerindeki iş hacimlerine göre belirlenmiş bulunan defter tutma zorunluluğu ile ilgili düzenleme uyarınca yasa maddesinde yer alan rakamsal ölçüler söz konusu yasanın mükerrer 414. maddesi uyarınca her yıl yeniden değerleme oranında artırılarak yeniden belirlenmektedir.

Bu bağlamda 364 Sıra Numaralı Vergi Usul Yasası Genel Tebliği ile belirlenmiş bulunan rakamsal ölçüler 2007 yılı içinde gerçekleşecek olan iş hacmi ile ilgilidir.

 

İş hacmi kriterleri

Ancak 2007 yılında iş hacmi bu miktarları geçen mükelleflerin 2008 yılından itibaren bilanço esasına göre defter tutabilmeleri için söz konusu yasanın 180. maddesinde yer alan ölçünün de oluşması gerekmektedir.

Buna göre iş hacimleri bakımından birinci sınıfa dahil olabilmek için bir önceki yıl yani 2007 yılında yukarıda belirtilen rakamsal değerlerin yüzde 20’yi aşan nispette oluşması gerekmektedir. Dolayısıyla eğer bir tacirin 2007 yılında alışları (100.000+100.000x 0.20=) 120.000 YTL’yi veya satışları (140.000+140.000x 0.20=)168.000 YTL’yi aşarsa 2008 yılı başından itibaren birinci sınıf tüccar olarak defter tutması gerekecektir.

Diğer yönden eğer bir ticari kazanç sahibinin iş hacmi 2007 yılında bu yıl için belirlenmiş olan rakamsal ölçüleri yüzde 20 oranının altında kalacak miktarda artış gösterirse bu takdirde söz konusu artışın iki yıl üst üste oluşması halinde birinci sınıf tüccar gibi defter tutması gerekecektir. Örneğin 2007 yılında alışları 110.000 veya satışları 150.000 YTL olan bir ticari kazanç sahibi 2008 yılında birinci sınıf tacir olarak kabul edilmeyecektir. Söz konusu mükellefin birinci sınıf olabilmesi için 2008 yılında da belirlenmiş olan rakamsal değerleri aşması halinde 2009 yılı başından itibaren birinci sınıf tacir olarak defter tutması gerekecektir.

Yasal düzenleme gereği yıl içerisinde daha önce belirlenen rakamsal değerleri iş hacmi olarak aşanların sınıf değiştirmeleri, diğer şartlar da oluşmuş bulunuyorsa ertesi yıldan itibaren tutacakları defterler de değişmektedir. (V. Seviğ)

 

UNSURLAR UNSURLAR

ZAMANAŞIMI SÜRESİNCE ARANILMAYAN KÂR PAYI

Soru: Çok ortaklı bir şirketimiz var. Bazı küçük pay sahiplerinin yurtdışında olmaları dolayısıyla onlara ulaşamıyoruz. Onlara ulaşamamamız nedeniyle yıllardır onlara düşen kâr payı ödemesini de yapamıyoruz. Bunlar küçük rakamlar olsa da hesaplarımızda duruyor. Bu meblağları gelir yazarak veya yedek akçelere atarak, hesapları kapatabilir miyiz? Eğer böyle bir işlem yapabiliyorsak, bunun için genel kurul kararı gerekir mi? (O. Erkaya/İzmir)

Yanıt: “Şirketlerin Müruruzamana Uğrayan Kupon Tahvilat ve Hisse Senedi Bedellerinin Hazineye İntikali Hakkında Kanun”un 1. maddesine göre “Anonim ve limited şirketlerle paylı komandit şirketlerin komanditer ortaklarına ait hisse senetlerinin ve tahvillerinin, kanuni mazeret bulunmaksızın beş senelik müruruzamana uğrayan faiz, temettü ve ikramiye gibi menfaatleriyle bu şirketlerin hisse senetleri ve tahvillerinden bedele dönüşmüş olanlarının on senelik müruruzamana uğrayan bedelleri devlete intikal eder.  Bu şirketler bahsolunan menfaat ve bedelleri zamanaşımı süresinin bitmesinden itibaren üç ay içinde mahalli mal sandığına yatırmaya mecburdurlar” hükmü yer almıştır. Bu nedenle söz konusu tutarları gelir yazmanız veya yedek akçelere eklemeniz söz konusu olmayıp, maddede geçen süre içerisinde mal sandığına yatırmanız gerekir. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen şirketlere uygulanacak yaptırım ise anılan kanunun 2. maddesinde “yatırılması gereken tutarın üç misli tazminat” şeklinde belirlenmiştir. Öte yandan Hazine'nin bu alacağının takip ve tahsili, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine tabidir. (B. Doğrusöz)

 

YAPIMI SÜREN DAİRE SATILDIĞINDA VERGİ

Soru: Biz 10 kişi arsa aldık ve 5 katlı 10 daireli ev yaptırdık. Tapu da 2007  ocakta çıktı. Evin maliyeti bize 65.000 YTL’yi buldu. Şimdi bu evi satmak istiyorum. Tahmini 90.000 YTL civarı bir fiyatla satacağım. Ben bu satıştan dolayı vergi ödeyecek miyim? (A. Serinoğlu).

Yanıt: Gerekli yanıtı verebilmem için gönderdiğiniz bilgiler yetersiz. Ancak sorunuzda yer alan bilgiler kadarıyla yanıt vereceğim. Anladığım kadarıyla daha önceden aldığınız bir arsaya, sahipleri sıfatı ile ve özel inşaat kapsamında bir apartman yaptınız. Apartmanın inşaatı Ocak 2007’de tamamlanarak bu tarih itibariyle cins tashihini yaptırdınız ve tapuları aldınız. Bu durumda bina (daire) cinsinden gayrimenkule 2007’de sahip olduğunuzdan, bu gayrimenkulü beş yıl içinde satarsanız, gayrimenkul satış kazancınız Gelir Vergisi'ne tabi olacaktır. (B. Doğrusöz)   

 

YARGI KARARLARINDA

 Usulsüzlük cezası

Danıştay 7. Dairesi  E. 2000/6733 K. 2001/3113 T. 4.10.2001

Vergi Usul Kanunu'nun (VUK) 353. maddesinin 1. fıkrasında bahsedilen belge almama ve vermeme eylemlerinin birbiriyle ilişkili ancak birbirinden bağımsız eylemler olmaları ve birinin cezalandırılmaması veya cezalandırılmasına olanak bulunmamasının diğer eylemin cezalandırılmasına engel teşkil etmeyecek olması dolayısıyla; emtia alımlarını belgelendirdiği faturaların içeriği itibariyle yanıltıcı olduğu, gerçekte emtia satışı yapmadan komisyon karşılığı fatura düzenleyenlerden fatura alarak, emtia aldığı kişi ya da firmalardan fatura almadığı mahkeme kararıyla kesinleşen ve sabit olan şirket hakkında kesilen özel usulsüzlük cezasında -her ne kadar satıcı veya satıcıların kimlikleri açık olarak bilinmiyor olsa da satıcının kimliğinin belge düzenlememe eyleminin unsuru olamayacak olması sebebiyle- yasaya aykırılık yoktur.

 

Danıştay 9. Dairesi E. 2001/2491 K. 2002/434 T. 6.2.2002

VUK’nın 353. maddesinin 1. fıkrasında sayılan belgelerin verilmediği veya alınmadığı hususunun açık, yükümlüyü bağlayacak ve hukuken itibar edilecek biçimde olayın vukuu anında somut olarak tespiti zorunlu olduğundan; fatura alınıp verildiği yasada öngörülen şekilde somut olarak tespit edilmeden, inceleme raporundaki matrah farkından hareketle belge düzenlemediğinden bahisle özel usulsüzlük cezası kesilemez.

 

Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E. 2001/460 K. 2002/9 T. 11.1.2002

VUK’nın 353. maddesinin 2. fıkrasına göre sevk edilen emtia için düzenlenmesi gereken ancak yapılan tespit neticesinde araçta bulundurulmadığı anlaşılan sevk irsaliyesinin, yapılan tespitten önce düzenlenmiş olduğu dava dilekçesi ekinde ibraz edilen sevk irsaliyesi fotokopisinden anlaşıldığından, kesilen özel usulsüzlük cezasında isabet yoktur.

 

Danıştay 7. Dairesi E. 2000/6874 K. 2002/948 T. 6.3.2002

VUK’nın 227. m/3. fıkrasında, bu kanuna göre kullanılan veya bu kanunun Maliye ve Gümrük Bakanlığı'na verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde hiç düzenlenmemiş sayılacağı; aynı kanunun 353. m/2. fıkrasında ise "perakende satış fişi, ödeme kaydedici cihazla verilen fiş ve Maliye Bakanlığı'nca düzenlenme zorunluluğu getirilen belgelerin, düzenlenmediğinin, kullanılmadığının... gerçeğe aykırı olarak düzenlendiğinin tespiti halinde, her bir belge özel usulsüzlük cezası kesileceği" hükme bağlandığından; tutulan tutanak ile bakanlar kurulu kararıyla belirlenen Katma Değer Vergisi oranlarına uygun olarak düzenlenmediği anlaşılan ve yukarıdaki hükümler gereğince Katma Değer Vergisi oranı düşük gösterilmek suretiyle gerçeğe aykırı olarak düzenlenen belgelerin hiç düzenlenmemiş kabul edilmesi gerektiğinden, şirket adına tutulan tutanağa dayanılarak kesilen özel usulsüzlük cezası yasaya uygundur.

 

Danıştay 9. Dairesi E. 2000/1971 K. 2002/1155 T. 2.4.2002

Her ne kadar sevk irsaliyesinde fiili sevk tarihinin yazılmamış olduğu tespit edilmişse de sevk irsaliyesinin düzenlenerek taşınan malın yanında bulundurulması suretiyle bu belgenin düzenlenme ve bulundurma zorunluluğun yerine getirilmiş olduğundan, sadece sevk tarihinin yazılmamış olmasından bahisle belgenin hiç düzenlenmemiş olduğu kabul edilerek özel usulsüzlük cezası kesilemez.

 

Danıştay 3. Dairesi E. 2003/890 K. 2003/3199 T. 22.5.2003

VUK’nın 353. m./2. fıkrası sonunda bahsedilen ".. her bir belge için özel usulsüzlük cezası kesileceği" şeklindeki düzenlemenin, belgenin nevini belirlemek için yapılmış olduğu ve aynı nevi belgenin düzenlenmediğinin tespiti halinde tespit sayısının esas alınması gerekeceğinden; aynı nitelikteki birden fazla belgenin düzenlenmemesine ilişkin olarak tek bir tespit yapılması halinde, düzenlenmemiş aynı neviden birden fazla belge olsa da tek bir tespit olduğundan, sadece bir özel usulsüzlük cezası kesilmesi gerekir.

 

 

ÖZELGELERDE

 

Taşınmaz satış kazancı istisnası

 

1. Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 12.2.2007 tarih ve 11647 sayılı özelgesi

“5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin 1/e bendi düzenlemesi ile kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar, iştirak hisseleri ve aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa hakları ve rüçhan haklarının satışından elde ettikleri kazancın % 75’lik kısmı vergiden istisna edilmiştir. Bendin devamında yer alan diğer şartların da yerine getirilmesi şartıyla ortak dışı iş yapması sebebiyle Kurumlar Vergisi mükellefiyeti tesisi gereken kooperatifin iki yıldan uzun süreden bu yana aktifinde bulunan gayrimenkulünün satışından elde ettiği kazancı için istisnadan yararlanması mümkündür.

 

2. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 8.9.2006 tarih ve 17158 sayılı özelgesi

“5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 5. maddesinin (e) bendi uyarınca kurumların en az iki tam yıl süre ile aktiflerinde bulunan taşınmazların satışından elde edilen kazancın % 75’i vergiden istisnadır. Söz konusu maddenin gerekçesinde, istisnaya konu taşınmazlar, “Türk Medeni Kanunu'nda yer alan ‘taşınmaz’ olarak tanımlanan, esas niteliği bakımından bir yerden bir başka yere taşınması mümkün olmayan, dolayısıyla yerinde sabit olan mallardır. Bunlar Türk Medeni Kanunu’nun 704'üncü maddesinde, arazi, tapu siciline ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar, kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler olarak sayılmıştır. Taşınmazların bu istisnaya konu edilebilmesi için Medeni Kanun’un 705'inci maddesi gereğince kurum adına tapuya tescil edilmiş olmaları gerekmektedir" ifadelerine yer verilmiştir. Bu sebeplerle kurum adına tapu siciline kaydedilmeyen maden, işletme hakkı taşınmaz niteliğinde olmadığından, bu hakkın satışından elde edilen kazancın istisna kapsamında nitelendirilmesi söz konusu değildir.

 

3. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 31.10.2006 tarih ve 20718 sayılı özelgesi

“4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nun 18. maddesinin üçüncü fıkrasında katılımcılara tahsis veya satışı yapılan arsaların hiçbir şekilde tahsis amacı dışında kullanılamayacağı, bu arsaların katılımcıları ve mirasçıları tarafından borcun tamamen ödenmeden ve tesis üretime geçmeden satılamayacağı, devredilemeyeceği ve temlik edilemeyeceği ile bu hususun da tapuya şerh edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu sebeplerle tüzelkişilere tahsis edilen arsaların katılımcıları tarafından 4562 sayılı kanun uyarınca gerekli şartlar yerine getirilmedikçe satılması mümkün olmadığından, söz konusu arsaların satışından doğan kazancın Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesi kapsamında istisnaya konu edilmesi olanaklı değildir.

 

4. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın B.07.1. GİB. 4.34.16.01/KVK.5/e-7495/3615 sayı ve 28.2.2007 tarihli özelgesi

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 5/1-e maddesinde yazılı istisnanın uygulanabilmesi için taşınmazların kurumun aktifinde kayıtlı olması ile birlikte bu taşınmazların satılması ve bu işlemden bir kazanç elde edilerek, satan kurumun mali yapısında bir iyileşmenin olması gerekmektedir.

 

 

YENİ YAYINLAR

Beyanname kılavuzu

Bugün tanıtacağımız kitap, Hesap Uzmanları Derneği'nin 1967’den beri yayımladığı ve bu yıl 41 yaşına giren geleneksel yayını “Beyanname Düzenleme Kılavuzu”. Kitap, ağırlıklı olarak Gelir Vergisi Kanunu'nu ve Kurumlar Vergisi Kanunu'nu ayrıntılı olarak incelemekte (ilk 715 sayfa), bu vergilerle ilgili hükümlere ve uygulamada karşılaşılan duraksama yaratan durumlara açıklık getirmeye çalışmaktadır. Gelir veya Kurumlar Vergisi beyannamesinin hazırlanması aşamasında gerekli her türlü bilgiyi bulmanın mümkün olduğu kitapta, bu vergilerin dışında Vergi Usul Kanunu'nun genel hükümleri, değerleme ölçüleri ve enflasyon muhasebesi, vergi suç ve cezaları, vergi yargısı ve vergi anlaşmaları gibi konular da irdelenmekte. Kitap, Türk Vergi Sistemi'nin klasik eseri niteliğinde ve ayrıca hesap uzmanlarınca hazırlanması dolayısıyla Maliye Bakanlığı'nın yarı-resmi yayını olarak kabul edilmekte.  Biz sadece, zaten bilinen, tanıtımına zaten gerek bile olmayan ve hemen her meslek mensubunun bürosunda mutlaka olması gereken bu eserin yeni baskısının geçen günlerde yayımlandığını duyurmak istedik. 1185 sayfalık bu kitabı kitapçılarda bulamayanlar, Hesap Uzmanları Derneği'nin 0212. 244 00 45 numaralı telefonlarına müracaat edebilirler. 

 

HANGİ ŞARTLARDA BİLANÇO ESASINA GÖRE DEFTER TUTULUR

* Vergi Usul Kanunu'nun 177. maddesi gereğince, iş hacmine göre belirlenmiş bulunan defter tutma zorunluluğu ile ilgili rakamsal ölçüler, her yıl yeniden değerleme oranında artırılarak belirlenir.

* 2007'de iş hacmi belirlenen miktarları geçen mükellefin 2008'den itibaren bilanço esasına göre defter tutabilmeleri için, yasanın 180. maddesinde yer alan ölçünün de oluşması gerekmektedir.

* Buna göre iş hacimleri bakımından birinci sınıfa dahil olabilmek için bir önceki yıl yani 2007 yılında rakamsal değerlerin yüzde 20’yi aşan nispette oluşması gerekmektedir.

* Eğer bir tacirin 2007 yılında alışları (100.000+100.000x 0.20=) 120.000 YTL’yi veya satışları (140.000+140.000x 0.20=)168.000 YTL’yi aşarsa 2008 başından itibaren birinci sınıf tüccar olarak defter tutması zorunlu.

* Eğer iş hacmi 2007'de bu yıl için belirlenmiş ölçüleri yüzde 20'nin altında kalacak miktarda artış gösterirse bu takdirde söz konusu artışın iki yıl üst üste oluşması halinde birinci sınıf tüccar gibi defter tutması şart.

* Yıl içerisinde daha önce belirlenen rakamsal değerleri iş hacmi olarak aşanların sınıf değiştirmeleri, diğer şartlar da oluşmuş bulunuyorsa ertesi yıldan itibaren tutacakları defterler de değişecektir.

(Kaynak: Referans Gazetesi | 25.04.2007)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM