BASINDAN YAZILAR
Ortaklar Şirketin Borçlarından Devlete Karşı Sorumlu / Ahmet Yavuz - MuhasebeTR

Ortaklar Şirketin Borçlarından Devlete Karşı Sorumlu / Ahmet Yavuz

 Devlet vergi, prim, harç gibi alacaklarını Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil eder.

Kişilerin veya şirketlerin borçlarında devlet birçok durumda gerçek kişi alacaklıların önüne geçer. Bunun yanı sıra devlet, alacaklarını tahsil etmede birçok cebri yol izleme imkânına sahiptir. Devlet ile münasebetlerinde borca düşenlerin hatta düşme ihtimali bulunanların bunu dikkate alması gerekir. Gerçek kişilerin yanı sıra şirketlerin de devlete olan borçlarından takip edilmeleri, ihtiyati tahakkuk, haciz vb. cebri uygulamalara maruz kalmaları söz konusu olabiliyor. Hatta hisseleri devredilen şirketin borçlarından bile sorumlu tutulabiliyorlar. Ortaklar, şirket borçlarından sermaye hisseleri oranında sorumlu tutulur.

Limited şirketin kamu borçlarından dolayı ortakların takibinde kamu idareleri tarafından izlenecek yolda öncelikle alacakların şirketten veya şirketin mal varlığından tahsil edilmesi gerekir. Şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda şirket ortaklarının kimler olduğu ve bu ortakların sermaye payları; şirket ana sözleşmesi, ana sözleşme değişikliği veya pay defterindeki kayıtlardan tespit edilir. Bu aşamada her bir ortağın sermaye payına göre takip konusu olan amme alacağından sorumlu olduğu tutar belirlenir. Şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının ödenmesinden sermaye hissesi oranında sorumlu tutulması gereken ortağın, hissesini devredip devretmediği araştırılır. Hisse devrinin söz konusu olduğu hallerde, devralan kişinin devir tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş şirket borçlarından sorumlu tutulacağı tutar tespit edilir. Şirketin kanuni temsilcileri için (şirket müdürü) takibat, amme alacağının tamamı için yürütülür. Şirketten tahsil edilemeyen alacak için şirket temsilcilerine ve diğer ortaklara aynı anda takip başlatılabilir. Kanunda bu hususta bir öncelik tanınmamış. Ancak bazı yargı kararlarında öncelikle şirket temsilcileri hakkında takip başlatılması gerektiği, o takibattan netice alınamaması halinde diğer ortaklara hisseleri oranında mesul tutulmak üzere takibat başlatılabileceği belirtiliyor. Ancak şu unutulmamalıdır ki; ister ‘ortak’ ister ‘müdür’ sıfatıyla asıl borçlu limited şirket borcundan ikinci derecede sorumlu tutulmak için her şeyden önce ikinci derecede sorumluluğuna gidilen kişi adına düzenlenmiş bir ödeme emrinin mevcudiyeti şarttır. Yani limited şirket adına düzenlenmiş ödeme emirleriyle ikinci derecede sorumluluğu olan kişiler hakkında takip yapılması mümkün değildir.

Teminatı inceleme elemanı istemeli

İdareler bu alacaklarını garanti altına almak için cebri yollara müracaat edebilir demiştik. Ancak her cebri tedbir tüm idare birimi tarafından kullanılamaz. Mesela tahsile zorlamak için idare, borçludan teminat isteyemez. Borçlulardan teminat istenebilmesi için 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 344. maddesi uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren haller ile 359. maddesinde sayılan hallere temas eden bir amme alacağının salınması için gerekli işlemlere, diğer bir anlatımla vergi incelemesine başlanmış olması ve incelemeye yetkili memurlarca ilk hesaplar yapılarak teminat istenmesine esas olacak bir miktarın belirlenmesi gereklidir. Dolayısıyla, teminatın ancak devam eden bir vergi incelemesi esnasında ve inceleme elemanlarınca yapılan ilk hesaplamalar sonucu belirlenen miktar üzerinden istenebilmesi mümkündür. Vergi incelemesi sonuçlanıp, kesin rakamlar belirlenerek bulunan matrah farkı nedeniyle tarhiyat yapılması halinde ise teminat istenemez.

Yine idareler alacaklarını tahsil edebilmek adına borçluların mallarına haciz uygulama imkânına sahiptir. Haciz yoluna gidilirken de haczedilemeyecek malların varlığı akıldan çıkarılmamalıdır. Mesela kişinin ikamet için kullandığı eve konulan haciz hukuki anlamda sıkıntılar barındırır. Kamu borçlusunun kendisinin ve ailesinin ikametgâhı da olan konutunun hiçbir koşulda haczedilemeyeceği yolunda yapılmış bir düzenleme yoksa da konut olarak kullanılan taşınmazına haciz konulan borçlu, mahcuzun değerinin; bulunduğu yer ve özellikleri ile kendisinin aile yapısı ve bu yapı içinde yaşantısına uygun olan bir konut edilmesine elverişli olan değerden daha fazla olmadığı iddia edilebilir. Yani haczedilen konutun satılmasından sonra kendisinin haline uygun bir ev alabilecek tutarın kendisine bırakılması, bakiye tutarın kamu alacağının ödenmesinde kullanılması gerekir. Ancak idare, haczettiği konutun değerinin borçlunun ikamet etmek üzere alacağı konuttan fazla değerde olduğunu kanıtlamalıdır. Aksi takdirde mahkemeler haczin kaldırılmasına karar vermektedir. Çünkü Amme Alacakları Kanunu’nda haczedilemeyecek malların gösterildiği 70. maddenin 11. bendinde, borçlunun haline münasip evinin, ancak evin değeri fazla ise satış bedelinden haline münasip bir yer alabilecek miktar borçluya bırakılmak üzere haczedilebileceğini kurala bağlamıştır.

(Kaynak: Zaman Gazetesi | 23.10.2012)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM