BASINDAN YAZILAR
CEO'lar yatırım toplantısına girmek için torpil istedi - MuhasebeTR

CEO'lar yatırım toplantısına girmek için torpil istedi

YASED Başkanı Şaban Erdikler, seçimlerin yurtdışında risk olarak algılanmadığını, bazı ünlü firmaların bu yıl dördüncüsü yapılacak Yatırımcı Danışma Konseyi toplantısına katılmak için kendilerinden torpil istediklerini söyledi.

 

Türkiye bir yandan Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler nedeniyle iç, Kuzey Irak, sözde Ermeni soykırımı Yasa Tasarı'sının ABD Temsilciler Meclisi'nde oylanması gibi dış gerilimlerle "sıcak" bir yıla başladı. 2007 yılının kolay geçmeyeceği yaşanan gelişmelerle ortada. İçerdeki ve dışarıdaki bu sorunların ekonomiye yansıması ise pek fazla görünmüyor. Özellikle yönelik yabancı fon akışında kesilme değil zaman zaman artış yaşanıyor.

Doğrudan yabancı sermayede de durum farklı değil. Farklı kesimlerin temsilcilerinden de sık sık "Yabancılar bize bizden fazla güveniyor" yorumunu duyuyoruz. Neler oluyor? Yabancı yatırımcıların Türkiye'ye bakışı nedir? Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Başkanı Şaban Erdikler'le bu sorulara yanıt ararken yine aynı yorumla karşılaşıyoruz. Erdikler, "Türkiye yabancıların gözdesi olmaya devam ediyor. Türkiye'deki sorunlar risk olarak algılamıyor. Seçimlerle ise kesinlikle ilgilenmiyorlar" diyor. Bu görüşünü bir de örnekle anlatıyor: "Dünyanın ünlü CEO'larının katıldığı Uluslararası Yatırım Danışma Konseyi toplantısı mart veya nisanda yine yapılacak. Büyük bir ilgi var. Katılmak isteyen çok büyük firmaların CEO'ları bizden torpil istiyor..."

Erdikler, Türkiye'de 2006'da 18.1 milyar dolara ulaşan yabancı sermaye içinde doğrudan yabancı sermayenin payının artması gerektiğini de anlatıyor ve bunun içinde 2007'de yatırım ortamının iyileştirilmesi için gerekli adımları atmasını öneriyor.

 

Türkiye'de yabancı sermaye son yıllarda ciddi bir ivme kazandı? Nasıl başladı?

Yatırım ortamını iyileştirme konusunda Ecevit Hükümeti döneminde bir karar alındı ve Yatırım Ortamını İyileştirme Kurulu kuruldu. Bu kurulun amacı Türkiye'de yatırım ortamının iyileştirilmesi için neler yapılması lazım bunun üzerine çalışmaktı.10 ana konu seçildi. Şirket kuruluşundan, istihdama, vergi ve teşviklere kadar hemen her konuda çalışmalar yapılması kararlaştırıldı. Bu çalışmalar hükümetin öncülüğünde, YASED, TÜSİAD, TOBB ve TİM gibi özel sektörü temsil eden örgütlerle yürütülmeye başlandı. Zaman içerisinde önlemler tespit edildi ve önlemler de uygulamaya alındı. Doğrudan yabancı yatırımlar kanunun çıktı. Yabancıların çalışmalarına ilişkin esasları düzenleyen kanun çıktı. Enflasyon muhasabesi çıktı. Kurumlar Vergisi oranının yüzde 30'dan yüzde 20'ye indirilmesi gündeme geldi. Bu önlemler Türkiye'yi yabancı yatırımlar için daha cazip bir hale getirdi. Bütün bu olumlu gelişmeler sonucu YASED'in yıllardır Türkiye'ye gelen yabancı sermaye 30 milyar doları bulur görüşü de haklı çıktı. 2006 kasım sonuna göre 18.1 milyar dolara ulaştık. 2001'de bu rakam Aria'nın gelmesi sayesinde 3 milyar dolardı.

 

Türkiye'nin ihtiyacı doğrudan yabancı sermaye. Yani fabrikaların, yeni iş sahalarının açılmasını sağlayacak türde bir sermaye. Şu anda durum pek öyle görünmüyor...

Uluslararası sermaye Türkiye'ye geliyor. Borsa ve portföy yatırımlarını dışarıda bırakırsak doğrudan uluslararası sermayenin Türkiye'ye geldiğini söyleyebiliriz. Ancak bu geliş Türkiye'nin asıl ihtiyaç hissettiği şekilde değil. Rakamlara bakarsak 2 milyar doları gayrimenkul alımlarından, 1.5 milyar doları da doğrudan yeni yatırım şeklinde geliyor. Geri kalan kısmı da birleşme ve satın almalar, hazır olan tesislerin alınması şeklinde. Aslında bu sadece Türkiye'ye özgü bir durum değil. Dünyada da uluslararası sermaye yatırımlarının yüzde 70'inden fazlası birleşme ve satın almalardan geliyor. Ancak dünyada kimsenin aklına Türkiye'de olduğu gibi mevcut tesislerimizi alıyorlar, vatan toprağı satılıyor gibi şeyler gelmiyor. Dünyada da bu iş böyle oluyor.

 

Yatırımlarda fonların ağırlığının artması bir sorun değil mi?

Eskiden stratejik ortaklar gelip tesis alırlardı. Son altı yedi senelik gelişme fonların yatırım yapmaları trendini başlattı. Ama dedik ya eleştirilecek bir şey olmamakla, dünya trendi böyle olmakla beraber Türkiye'nin ihtiyacı cari işlemler açığını ortadan kaldıracak, istihdam sağlayacak, ihracatı arttıracak, üretim yapısını değiştirmek suretiyle yatırım yapacak yabancı yatırımcıya ihtiyaç var. 

 

2007'de Türkiye iki seçim yaşayacak. Yabancı sermaye miktarı olarak aynı rakamlara ulaşmak mümkün mü?

2007'de en azından 2006 rakamlarına ulaşılacak.

 

Seçim dönemi olmasına rağmen mi?

Evet seçim dönemi olmasına rağmen. Çok çok net bir şekilde söyleyeyim. Türkiye'de seçimleri, gerek cumhurbaşkanlığı gerek genel seçimleri risk olarak algılayan bir uluslararası sermaye yoktur. Bunu çok yakından biliyoruz. Bunu belki portföy yatırımları için borsa yatırımları için böyle algılayanlar vardır ama bizim temasta olduğumuz doğrudan uluslararası sermaye bakımından risk değildir.

 

Yani seçimler öncesi kopan fırtınalar onları ilgilendirmiyor mu? Ayrıca Hrant Dink cinayeti ve sonrasında yaşananlar da sorun olarak algılanmıyor mu?

Kesinlikle ilgilendirmiyor. Türkiye çok ilginç. Hem demokrasi var diyoruz demokratik bir ülkede yaşadığımızı söylüyoruz ki öyleyiz de. Peki seçimsiz demokrasi olur mu? Seçim demokrasinin olmazsa olması. Seçim niye risk olarak algılansın ki? Gelişmeleri takip ettikleri kesin tabii. Türkiye artık gerçekten dünya yatırım liginde, lig atlamış bir ülkedir. Bu nedenle Türkiye'deki her şey, Türkiye'yi yatırım yeri olarak düşünenler tarafından ilginç bir haber olma özelliğini koruyor. Her olayı ekonomik bazda izlemeye çalışıyorlar. Ama Hrant Dink cinayeti işlendi Türkiye yatırım yapılmaz bir ülke haline geldi şeklinde değil.

 

Türkiye siyasi anlamda dışarda da sıkıntılı bir süreç yaşıyor. Kuzey Irak meselesi, Ermeni Soykırımı Yasa Tasarı'sının ABD senatosunda oylanması gibi. Bunlar nasıl algılanıyor?

Uluslararası yabancı yatırımcıların dünyada ilgilendikleri ülkelere bakıldığında hepsinde benzer risklerin olduğunu biliyoruz. Zaten bu ülkelere emering market deniyor. Bu sebeple zaten Türkiye'de yatırım yapmak Amerika'da Avrupa'da yatırım yapmaktan daha risklidir. Dolayısıyla getirisi iyiyse problem ortaya çıkmıyor. Türkiye AB'ye aday ülke olarak şu anda kendi içinde, dışında kalan sorunlarına rağmen bu sorunları aşacağına en fazla güven duyulan ülkelerden bir tanesi konumunda. Dünyanın en büyük şirketlerinin CEO'larına soruluyor. Nerede yatırım yapmak istersiniz diye. Türkiye 140 ülke içinde 32'inci sırada  yer alıyor. Her iki CEO'dan biri Türkiye'ye yatırım yapmayı belirtiyor. Bu çok önemli bir gelişme. Daha önce Türkiye'nin bu tip araştırmalarda adı bile geçmezdi. Başka bir araştırmada 26 ülkeler arasında 13'üncü sırada. Yabancı sermaye çekme bakımından 22'inci sırada. Bunlar çok önemli gelişmeler. Üç beş küçük mevzi olay Türk halkının genel düşüncesini yansıtmaz. Bu da yabancı sermayenin etkisini azaltmaz.

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı nasıl algılanıyor?

Ben Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmayacağına kuvvetle inanıyorum. Şuna şahit oldum bir toplantıda "Halkımın istemediği bir şeyi yapmam" dedi. Bir de başka bir şey söylediğini biliyorum. "Aklın gerektirdiği neyse o yapılır..." Ben Erdoğan'ın son derece gerçekçi olduğunu biliyorum. Ve o anlamda talebinin olmadığını düşünüyorum. Şimdi öbür taraftan "elini aç" diyorlar. Aslında Erdoğan'a elini açıkla deme hakkımızın olmaması lazım. Onun yasal olarak, anayasal olarak elini açmaya zorlayan hiçbir şey yokken sen şimdiden söyle demek bana haklı bir tutummuş gibi gelmiyor. Zamanı geldiğinde bence açıklayacağı karar "Cumhurbaşkanı olmayacağım" şeklindedir.

 

Türkiye'de 2007'de seçimlerin de etkisiyle özelleştirmeler durdu. Özellikle enerjide birçok yabancı firma hazırlandı, bilgi odalarına girdi, para harcadı. Nasıl yansıdı?

Enerji özelleştirmelerin ertelenmesi biraz tatsız oldu. Bu ertelemenin hemen ertesinde şu anda da belki ertelemenin sebepleri çok iyi anlatılamadı. Tereddüt ortaya çıktı. Türkiye'nin maalesef kabul etmemiz lazım, enerji konusunda bir sabıkası da var. İhalelerin iptali gibi. Tedirginlik yaratmadı diyemeyiz. Ama tüm bunlara rağmen rasyonalitenin kazanacağı görüşü hâkim oluyor. Türkiye'nin bu enerji özelleştirmelerine ihtiyacı vardır. Bu mevcut yapının sürdürülmesinin imkânı kalmamıştır. Öyleyse bugün olmazsa yarın (keşke bugün olsaydı) özelleştirme olacaktır. Onlar da gelecektir.

 

Halk Bankası'nın halka açılması kararını nasıl değerlendiriyorsunuz? Çok ilgilenen var mıydı?

Halk Bankası'nın halka açılma kararı ekonomik bakımdan doğru bir karar değildir. O biraz seçim nedeniyle alınmış bir karar gibi görünüyor. İnşallah pişman olmayız bu karardan. Çok fazla ilgilenen vardı, çok ilgi çekiyordu. Gene bu ilgi azalmadı ama durup dururken halk için risk yaratıldı. Düşük fiyatla halka sunulacak, devlet elde edeceği gelirden mahrum kalacak. Yatırımcılar bakımından iyi bir yatırım olabilir de olmayabilir de. Çünkü blok satış yapıldığında bu bankayı kimin yöneteceği belli olmadan hisse almış halk düşünecektir. Halka açılmak topu taca atmak gibi bir şey.

 

Yabancı sermayenin şu anda yakındığı en büyük sıkıntı ne?

Türkiye'de hukuk istikrarının sağlanması lazım. Bu kanunların yapılmasından yönetmeliklere kadar genelgelere kadar mahkemelerin fiziki imkânlarının düzeltilmesine, yargılama süreçlerinin kısaltılmasına, yargılama sonucu ortaya çıkacak kararların kestirilebilir olmasına kadar giden çok geniş kapsamlı bir alan. Türkiye'de ikide bir kanun çıkarılmamalı. Kanunlar yürürlüğe girmeden kaldırılmamalı. Kanunlar takdire yer bırakmamalı. İdarenin dediği olur dendiği zaman yabancılar buna güvenmiyorlar çok fazla. Yabancıların en fazla yakındığı konu bu. 

 

Yabancı sermaye düşmanlığı büyük yanlış

Yabancı sermayeye karşı zihniyet değişikliği kolay mı? Hem dünyada hem de Türkiye'de yabancı sermayeye karşı olanlar güçleniyor.

Evet. dünyada da bu trend var. Türkiye'de çok daha fazla bir şekilde hep kötü örnekler öne çıkarılarak, hep duygulara hitap edilerek düşüncelere değil kalbe hitap edilerek insanlar bir şekilde yönlendirmeye çalışılıyor ve çok büyük yanlış yapılıyor. Türkiye'de bakıyorsunuz bankacılık sektörü elden gitti, yabancılara teslim oldu deniyor. BDDK'nin verileri var elimizde. Bu verilere bakıldığında aktif büyüklüğü itibariyle yabancı bankaların sahip olduğu oran yüzde 10'lar seviyesinde. Halk Bankası örneğinde çok tartışıldı. Halk Bankası'nın kredileri içinde KOBİ'lere kullandırdığı kredilerin oranı 43 milyar YTL içinde sadece 6 milyar YTL'ye sahip. Bu bankanın özelleştirilmesi fonksiyonlarını çok iyi yerine getirememiş olmasından kaynaklanıyor. Türkiye'de işletmelerin yüzde 99,9'u KOBİ'dir diyoruz aldıkları pay yüzde 24'ten ibaret. Bunun en büyük müsebbibi kim? Halk Bankası. Böyle bir görevi olmayan yabancı bir banka mesela Fortis'te bu oran ne kadar? Yüzde 30.

 

1 milyon gence iş için yatırım gerekli

Yani sizce Türkiye'de bilinçsizce bir yabancı düşmanlığı mı var? Türkiye için yabancı sermaye neden önemli?

Evet, Türkiye'de bilinçsizce bir yabancı düşmanlığı var. Duygulara hitap ediyor. Dünyada bugün yabancı yatırımlar 10 trilyon doları aşmış. Bu yatırımlarda çalışan insanların sayısı 65 milyon. Bunların ihracatı 4 trilyon doları aşmış. Herkes kendi ülkesine çekmeye çalışıyor. Türkiye'nin tasarrufu yok. Ben yabancı sermayeye gözlerimi kapatırım, diyemez. Dediği zaman şunu sorarlar. Peki yerine ne koyacaksın? Bu ülkede her yıl 1 milyon genç iş piyasasına katılıyor. Bu insanlara nasıl iş bulacaksın. Gelsin krediler. Kredi ise yabancılara faizle geri ödeniyor. Kamburu da bizim üzerimizde kalıyor.

 

Karşı olmak yerine kurallar doğru konulmalı

Ama eleştirenler daha sonra da yabancılar kârı götürüyor diyor?

Öyle olmadığı tüm dünya verileri gösteriyor. Yabancıdan yabancıya satışlar var. Birleşme ve satın almalar da bazen yabancılar arasında yapılıyor. Bu analizler yapılmadan yabancı sermaye kötüdür demek yanlış. Eğer mücadele edilecekse şunu yapalım. Yabancı sermayeyi kendi ülkemiz için nasıl daha iyi kullanabiliriz? Kurallarımızı iyi oluşturalım. Hedefimizi ortaya koyalım, Yabancı sermayenin burada oynayacağı rolü ortaya koyalım ve uygun olan yabancı sermayeyi getirmek için de çaba harcayalım. Bu diğerlerini yasaklamakla elde edilemez. Buralara gelecek olanlara kolaylık sağlayalım.

 

Dünyanın ünlü CEO'ları bizden torpil istiyor

Kızılcahamam'da Yatırım ortamını iyileştirme kurulu toplandı. Neler konuşuldu? Uluslararası Yatırım Danışma Konseyi ne zaman yapılacak? CEO'lar ne zaman geliyor?

Yatırım Ortamını İyileştirme Reform Programı kapsamında düzenlenen 3. Kızılcahamam Yatırım Konferansı"nda çalışmalar gözden geçirildi. Bu çalışmalar 11 alt komite halinde yürütülüyor. Bu kez 83 farklı önlem tesbit edildi. Eylem planı oluşturuldu. Bu planın yüzde 60'den fazlası 2007 yılında alınacak önlemler. Türkiye'de özelleştirmeler azaldığında, birleşme ve satın almalara iştah kapandığında yabancı sermayeyi çekmek için yapılması gerekenler konuşuldu. Uluslararası Yatırım Danışma Konseyi toplantısının tarih henüz kesin değil ama mart veya nisanda olacak. İlgi çok büyük. Katılmak isteyen dünyanın ünlü firmaları var. Çok büyük firmalar toplantılara katılmak için bizden torpil istiyor. YASED olarak Dünya Bankası ve Hazine'nin katkısıyla 21-22 Şubat'ta da "Fırsatlar Ülkesi Türkiye" toplantısı yapacağız. Bu toplantıya da ciddi ilgi var. 

(Kaynak: Referans Gazetesi | 12.02.2007)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM