BASINDAN YAZILAR
Ali EGEMEN - Serbest bölgede teşvikinin kapsamı genişleyebilir - MuhasebeTR

Ali EGEMEN - Serbest bölgede teşvikinin kapsamı genişleyebilir

Maliye Bakanlığı serbest bölgelerde vergi teşviklerini yeniden gözden geçirerek istisna sürelerini uzatan ve kapsamı genişleterek yatırımcıya sürpriz yapabilir.

 

Serbest bölgelere ilişkin yapılan vergisel düzenlemeler bu günlerde yeniden gözden geçiriliyor.

Son düzenleme 06.02.2004’ten geçerli olmak üzere 5084 sayılı kanunla yapılmış ve bölgelerdeki vergi, resim ve harç istisnası yeniden düzenlenerek var olan vergisel teşviklerin önemli bir kısmı geri alınmıştı. Değişiklikten önce Türkiye'de uygulanmakta olan serbest bölge rejiminin en belirgin özelliği, bölgede faaliyette bulunan tüm mükelleflere koşulsuz olarak sınırsız ve süresiz vergisel teşvik sağlanmasıydı. Böylece 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun 6. maddesinde, bölgede vergi resim ve harç mükellefiyetlerine dair hükümlerin uygulanamayacağı ve bölgede sağlanan kazançların Türkiye'nin diğer yerlerine getirilmesi halinde Gelir ve Kurumlar Vergisi’nden muaf olacağına dair düzenlemeler yapılarak vergisiz bir alan oluşturulmuştu.

Ancak yapılan değişikliğin gerekçeleri; bölgede faaliyet gösteren mükelleflerin elde ettikleri kazançları üzerinden vergiye tâbi olmamaları ve bu mükelleflerin bölgeden Türkiye'ye doğru herhangi bir sınırlama olmaksızın faaliyette bulunabilmeleri nedeniyle bu durumun aynı alanlarda serbest bölge dışında çalışan mükellefler açısından haksız rekabete neden olması; serbest bölgede dolaysız vergi yükümlülüğünün olmaması nedeniyle transfer fiyatlandırması yoluyla vergiye tâbi olacak kazançların bölgeye kaydırılmasına neden olması olarak ifade edilmekteydi. Bu gerekçelerle yapılan değişiklik sonrasında  vergi, resim ve harç mükellefiyetine ilişkin mevzuat hükümleri de bölgede uygulanmaya başlanırken kanundaki geçici maddelerle Gelir ve Kurumlar Vergisi ile bazı vergi ve harçlar için şarta ve süreye bağlı istisna düzenlemeleri sürdürüldü. 

 

2004’te gelen kısıtlama

5084 sayılı kanunla yapılan düzenlemeler özetle şu şekildeydi:

*06.02.2004’e kadar (bu tarih dahil) serbest bölgelerde faaliyette bulunmak üzere faaliyet ruhsatı almış mükelleflerin, ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere, bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetler dolayısıyla elde ettikleri kazançlar Gelir veya Kurumlar Vergisi’nden müstesna. Faaliyet ruhsatı almak üzere ilgili mercilere başvurmuş olmakla birlikte, 06.02.2004’e kadar henüz faaliyet ruhsatı alamamış mükelleflerin bu istisna hükümlerinden yararlanamayacak.

*06.02.2004’e kadar (bu tarih dahil) faaliyet ruhsatı almış mükelleflerin serbest bölgelerde istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler, 31.12.2008’e kadar Gelir Vergisi’nden müstesna. İstisna, 06.02.2004 itibarıyla faaliyet ruhsatı almış mükelleflerin bölgede istihdam ettikleri personele ödenecek ücretlere uygulanacağından, 07.02.2004’ten itibaren ruhsat alan mükelleflerin çalıştırdıkları personele ilişkin ücretlerin istisnadan faydalanması mümkün değil. Faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre 31.12.2008’ten daha önceki bir tarihte sona eriyorsa söz konusu istisna faaliyet ruhsatlarında yer alan sürenin bitiş tarihine kadar uygulanacak.

- Serbest bölgelerde imalat faaliyetinde bulunan mükelleflerin bölgelerde imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliğinin gerçekleştiği tarihi içeren yıllık vergileme döneminin sonuna kadar Gelir veya Kurumlar Vergisi’nden müstesna. Bu istisnadan, bölgede yeni faaliyete geçen mükellefler ile faaliyet ruhsatlarında yer alan sürenin dolmasıyla normal vergileme rejimine tabi olacak mükellefler yararlanacak. İmalatçı olmayanların 06.02.2004’ten sonra ruhsat almış olanların vergi istisnasından yararlanmaları mümkün bulunmuyor.

 

Kanunda değişiklik teklifi

Yakın bir gelecekte serbest bölgelerde vergi teşviklerinin tamamen bitecek olması serbest bölgelerin geleceği ile ilgili tartışmaları yeniden alevlendirdi. Özellikle yabancı sermeyenin ülkemizdeki artan ilgisinden sonra rakipleriyle rekabet edebilmek için yerli sermayenin yurtdışına kaçmaya başlamakta olduğu, üretime ve ihracata önemli katkıları olan bu bölgelerin yeniden vergisel avantajlarla donatılması gerektiği dillendiriliyor. Bu amaçla geçen yıl TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na çok sayıda kanun teklifi verildi. Bu tekliflerden bir kısmı komisyonlarda beklerken Serbest Bölgeler Kanunu’nda değişiklik öngören bir kanun teklifi geçen günlerde komisyonda kabul edildi. Gündemdeki bu teklifle, vergi muafiyeti bulunmayan serbest bölgelerdeki firmalardan, bölgeye getirdikleri veya bölgeden çıkardıkları malların hem girişinde hem de çıkışında alınan binde 5’i oranındaki ücretin alınmaması sağlanıyor. Kanun teklifinde 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ile 2. fıkrasının değiştirilmesi öngörülüyor.

Yapılan değişiklikle; 6.2.2004’ten sonra faaliyet ruhsatı alanlardan, imalatçı kullanıcıların dışındaki kullanıcılar tarafından yurtdışından bölgeye getirilen ve/veya bölgeden Türkiye'ye çıkarılan malların ücrete tabi tutulmaması sağlanırken; bakım ve onarım ile fason üretimde yaratılan katma değer üzerinden eskiden olduğu gibi ücret alınmaya devam edilecek. Ayrıca yeni dönemde 6.2.2004’ten sonra faaliyet ruhsatı alanlardan imalatçı olmayan kullanıcılar tarafından yurtdışından getirilerek bölge içinde satılan mallardan bu ücret alınmaya devam edileceği belirtiliyor. Bu değişikliğin yapılmasının çok önemli bir gerekçesi bulunuyor. Zira 5084 sayılı kanunla yapılan değişiklik sonrasında 6.2.2004 sonrasında bölgede faaliyet ruhsatı alan ve imalatçı olmayan firmalara Gelir ve Kurumlar Vergisi muafiyeti tanınmadığı halde bu tarihten önce faaliyet ruhsatı almış olanların Gelir ve Kurumlar Vergisi’ne yönelik vergi avantajları korunmaya devam etti.

Bu bölgelerde 6.2.2004’ten sonra ruhsat alan ancak imalatçı olmayan firmalar bir yandan Gelir veya Kurumlar Vergisi mükellefi olarak bu vergileri öderlerken, diğer yandan bölgeye giriş ve çıkış yapan mal değerleri üzerinden ayrıca ücret ödemeleri önemli bir haksızlıktı. Zaten bu haksızlığın bir an önce giderilmesi gerekiyordu.

Serbest bölgelerin yabancı sermaye ve teknolojinin getirilmesinde, üretim için gerekli hammadde ve ara mamullerin uygun şartlarda sağlanmasında, düşük maliyet avantajı ile ihracatın artmasında ciddi katkılar sağladığı tartışılamayacak bir gerçek. Fakat bu bölgelerde sağlanan teşviklerin sayılan bu amaçları gerçekleştirmekten uzak ve haksız vergi rekabetine neden olacak tarzda uygulamalara konu olduğu da biliniyor. Maliye Bakanlığı’nda uzun süredir olayın her iki yönü titizlikle analiz ediliyor. Yakın bir zamanda Bakanlık serbest bölgelerde vergi teşviklerini yeniden gözden geçirerek istisna sürelerini uzatan ve kapsamı genişleten bir düzenleme yaparak yatırımcılara bir sürpriz yapabilir. 

 

KABUL EDİLEN TEKLİF NE GETİRİYOR

*Vergi muafiyeti bulunmayan serbest bölgelerdeki firmalardan, malların giriş-çıkışında alınan binde 5 ücret alınmayacak.

*6.2.2004’ten sonra faaliyet ruhsatı alanlardan, imalatçıların dışındaki kullanıcılarca yurtdışından getirilen-götürülen mallar ücrete tabii olmayacak.

*Bakım ve onarım ile fason üretimde ise yaratılan katma değer üzerinden ücret alınmaya devam edilecek.

*Yeni dönemde 6.2.2004’ten sonra faaliyet ruhsatı alanlardan imalatçı olmayan kullanıcıların yurtdışından getirip bölgede sattığı mallardan bu ücret yine alınacak.

 

'Rekabet kavramı artık kamu yönetimi için de geçerli'

Milli Prodüktivite Merkezi (MPM) Güneydoğu Anadolu Bölge Müdürü Mustafa Balaban, “rekabet, hem özel sektörde hem de kamuda verimliliğin ve kalitenin teminatıdır” dedi.

Balaban, önceleri sadece özel sektörle ilgili olarak düşünülen rekabet kavramının, günümüzde kamu yönetimi ile ilişkili olarak da kullanılmaya başlandığını söyledi.

Balaban, “Özel sektörde uygulanan rekabetin olumlu etkileri görüldü. Kamu sektöründeki verimsizliğin, etkinsizliğin, hantallığın, aşırı bürokrasinin nedeni olarak görülen tekel niteliğine karşı duyulan tepki, rekabetin kamu yönetiminde de gündeme gelmesine neden oldu. Yeni kamu işletmeciliğinin en fazla öne çıkan temel prensibi, kamu yönetiminde piyasa mekanizmalarının kullanılmasıdır" dedi.

Piyasa sisteminin varlık ve etkinliği için rekabetin stratejik bir öneme sahip olduğunu vurgulayan Balaban, "Kamuda da rekabetin amacı, çalışanlara ve dolayısıyla kurum kültürüne başarma güdüsü aşılamaktır. Rekabet sürecinin kaynağını oluşturan başarmanın gereği olan çalışma ve çaba, her bir kurum çalışanının ortak ilkesi olmalıdır. Böylece kamu yönetimi, yenilikler konusunda daha hazırlıklı ve daha istekli olacaktır” diye konuştu. (AA)

(Kaynak: Referans Gazetesi | 05.02.2007)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM